Korku ve kaygı düzeyi yüksek olan çocukların anne-babalarında da aynı belirtilerin görüldüğü bilinmektedir.
Bu durum genetik olarak çocuğa aktarılmakla birlikte öğrenme yoluyla da çocuğun gerçeği halini alır. Genetik aktarım dediğimiz şey hiç ummadığımız kadar keskin ve bireyi olumlu-olumsuz etkileyen bir durumdur.
Sadece fiziksel özellikler değil birçok davranış biçimi de anne-babamız tarafından bizlere miras kalır. Genel olarak anne-babanın hissettiği kaygıyı, çocuk çok çabuk gözlemler ve iç büyütür. Çocukların bedenlerinin küçüklüğü ile ters orantılı bir iç dünyaları vardır. Bu dünyanın içine sığdırdıkları her şey ileriki hayatlarını bire bir etkileyecek birçok şeyi kapsar.
Kaygılı, mükemmeliyetçi, müdahaleci ve aşırı korumacı anne-babalar, çocukları için doğru olan ortamı hazırladıklarını düşünebilirler. Ama, aksine, çocuğun kendisini güvende hissetmesini sağlayacak, toplum içinde kendisini ifade etme becerisini geliştirecek ve özgüven açısından sağlam temeller oluşturacak bir ortam olmayacaktır.
Bu davranış biçimi anne-babalarda hep var olabileceği gibi sonradan, çocuğun yaşadığı talihsiz olaylar karşısında oluşan travma sonucunda da ortaya çıkabilir. Böyle aileler yakın çevrelerinden gelen eleştirilere tamamen kulaklarını tıkarlar ve doğru-yanlış muhakemesini yapmazlar, sadece önemli olan çocuklarını dış etkenlerden tamamen korumak, kollamaktır. Çocuk, baş edemeyeceğini düşündüğü olaylar, durumlar, tepkiler karşısında savunma geliştirerek kaygı-korku düzeyini devreye sokar. Okul ve ayrılık en sık rastlanan ve bir travma olmaksızın ortaya çıkabilen korkulardır.
Kaygı düzeyi yükselmiş çocuğun anne-babasının davranış biçimi çok önemlidir. Sizin için çok basit, atlatılabilir, gereksiz ya da baş etmesi kolay birçok şey, çocuğunuzun iç dünyasında, devler ülkesinde yaşayan cücenin hissettikleri gibi olabilir; her an ezilme, yenilme, yok olma korkusuyla savaşmak gibi…
Eğer yaklaşım şekliniz, alaycı, önemsemez, kızgın, umudunu kesmiş, küçümser ve eleştirel olursa siz de çocuğunuzun gözünde savaşılması gereken devlerden farksız olursunuz. Korku ve kaygı düzeyi aşırı yükselmiş çocuğunuz için sığınılacak bir liman olmak, sıcacık anne-baba kucağının hep var olduğunu hissettirmek, bir uzmana götürülüp yardım etmesini beklemekten çok daha verimli ve samimi bir tedavi yoludur.
Okulun kapısından girmeyen çocuğun kolundan tutup sınıfa itmek, suya ayağını bile sokamayan çocuğu denize atmak, karanlıktan korkan çocuğu tek başına odasında yatmaya zorlamak, bilinçsizce ya da o an için sabırsızca zaman kazanmak adına yapılan davranışlardır ve travma olarak size dönerler.Aanne-baba olmanın ilk şartı sabır ve sevgidir. Çocuğunuzda gelişen her türlü davranış biçimi ise; sizin doğrularınız ve yanlışlarınızla beslenir.
Çocuğunuzun korku ve kaygı düzeyinin, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediğini düşündüğünüz zamanlarda öncelikle, aile içi davranış biçimlerinizi gözden geçirmeli, öz eleştiri yapmaktan korkmamalısınız. Sizin de baş edemediğiniz durumlar söz konusu olduğunda bir uzmandan yardım almak çok doğaldır. Kızgın, eleştirel, mükemmeli isteyen, müdahale eder ve alaycı tavırlar içinde olmamaya çalışın. Her zaman için çocukların en iyi ilacı anne-baba sevgisidir.
Siz çocuğunuzun, ileride olmak istediği, örnek aldığı ve en önemlisi en güvendiği varlıklarsınız. Sizler onların kahramanları olun, devleri değil…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder