20 Mayıs 2015 Çarşamba

DUYGUSAL ZEKA GELİŞİMİ İÇİN 6 YÖNTEM

OLUMSUZ DÜŞÜNCEYİ AZALTMAK YAPMAMIZ GEREKENLERİN BAŞINDA GELİYOR.
Duygusal zeka gelişimi için 6 yöntem

Duygusal zeka nedir? Duygusal zeka nasıl gelişir? İşte konunun uzmanından duygusal zeka gelişimi için çözüm önerileri…

Duygusal zeka (EQ); bir insanın kendisine veya başkalarına ait duyguları anlama, sezinleme, yönetme ve yönlendirme yetisi, kapasitesi ve becerisinin ölçümünü tanımlar.

Duygusal zekadaki düşüklük, öz güven sorunlarımızın olabileceğine işarettir. Bu sebeple bu sorunu aşmak, mutluluğun dayanılmaz hafifliğini hayatımıza katmayı ve kendimizle barışık yaşamamızı sağlayacaktır.

EQ testine göre iş yerinde ve özel hayatlarında başarıyı yakalayanların duygusal zekalarının yüksek olduğunu görebiliyoruz. Duygusal zeka kişisel ilişkilerin oluşumu, gelişimi, sürekliliği ve geliştirilmesi için oldukça gereklidir. Yaşamımız boyunca büyük ölçüde değişmeyen İQ’nun aksine duygusal zekayı öğrenme ve geliştirmeye yönelik arzumuz ölçüsünde geliştirilebilir.

Duygusal zekayı geliştirmek için 6 yol

1. Olumsuz düşünceyi azaltma yeteneği

Duygusal zekamızı etkileyen en önemli konunun olumsuz düşüncelerimizi yönetebilme yeteneği olduğunu söyleyebiliriz. Bu sayede, olumsuz düşüncelerimizin bizi bunaltması ve düşüncelerimizi etkilemesinin önüne geçmiş oluruz. Bunu değiştirmek için öncelikle durum hakkında ne hissettiğimizden önce ne düşündüğümüzü değiştirmemiz gerekir.

Örneğin aradığınız arkadaşınız size dönüş yapmadıysa;
  • “Sanırım aramamı görmedi”
  • “Sanırım çok meşgul uygun bir zamanda geri dönecektir”
  • “Telefonu arızalı olabilir”

Şeklindeki ihtimalleri düşünmek daha doğru olacaktır. Başkalarının davranışlarını kişiselleştirmeyi önlemek, olaylara daha objektif bakmamızı sağlar. İnsanlar bir davranış sergilerken kendi içinde bulundukları durumla ilgili hareket ederler, bu davranışlar bizimle ilgili olmayabilir. Bu sebeple bakış açımızı genişletmek yanlış anlamaların da önüne geçecektir.

2. Soğukkanlı olma ve stres yönetimi yeteneği 

Hepimiz hayatımızda stresli durumları belirli oranlarda deneyimlemişizdir. Stresli durumlar karşısında hazırlıklı olmak ve ona olan bakış açımız, bu durumu yönetebilmemizi sağlıyor. Baskı altında olduğumuzda aklımızda tutmamız gereken en önemli şey sakinliğimizi korumamız ve serinkanlı olmamızdır. İşte bunun için iki ipucu…
  • Eğer sinirli ve endişeli hissediyorsanız yüzünüzü soğuk suyla yıkayın ve biraz temiz hava alın, serinlik kaygı düzeyimizin azalmasına yardımcı olacaktır. Sinirli halinizi tetikleyebilecek kafeinli içeceklerden uzak durun.
  • Eğer korkmuş, depresif, umutsuz, cesaretinizi kaybetmiş hissediyorsanız, yoğun bir aerobik egzersiz deneyebilirsiniz. Kendinize enerji verin. Vücut egzersizleri düşüncelerimizi büyük ölçüde etkileyecektir. Hareketlerimiz duygularımızı belirler. Zihin ve beden aynı sibernetik sistemin ayrılmaz parçalarıdır ve birbirlerini etkilerler. “Zihin” ve “beden” birbirlerinden bağımsız değildir. Bedeninizi bu hareketliliğe ve canlılığa alıştırdığınızda, kendinize olan güveniniz de artacaktır.

3. Kendimizi ifade edebilme yeteneği

Bizim için önemli konularda duygularımızı açıkça ifade edebilmek bizi biz yapan olgulardan bir tanesidir. Bu şekilde, ilişki içerisinde bulunduğumuz insanlarla ilgili duygusal konularda nerede durmamız gerektiği ve onların nerede durmaları gerektiğini, bizim kabul edilebilir ve tolere edilebilir sınırlarımızı net şekilde ifade edebilmemizi sağlar.

Hepimiz hayatlarımızda sınırlarımızı belirlemenin önemli olduğu durumlarla karşılaşmışızdır. Böylelikle karşımızdakiler de nerede duracağımızı ve durmaları gerektiğini bilebilir. Bir konu hakkında kendi fikirlerimizi ve kendi doğrunuzu söylemek (tabi ki kimseyi kırmadan ve rencide etmeden) bazıları için gerçekten zor olacaktır. Suçluluk hissetmeden ‘hayır’ diyebilmek, kendi önceliklerimizi belirlemek, ödediğimizin karşılığını almak, baskı ve kötü niyetten kendimizi korumak, bizlerin en tabii hakkıdır.

4. Zor kişiler karşısında soğukkanlı olma kabiliyeti

Çoğumuz hayatımızda mantıksız insanlarla karşılaşabiliriz. Evde ya da iş yerinde onların tacizlerine de maruz kalabiliriz. Bu kişinin bütün günümüzü mahvetmesi olağandır. Böyle durumlarda proaktif olabilmek için ne yapmak gerekir?
  • Birisine sinirlendiğinizde veya birisi sizi kırdığı zaman sonradan pişman olacağımız bir şey söylemeden önce derin bir nefes alıp içimizden ona kadar saymalıyız. Çoğu zaman 10’a ulaştığınızda sakinleşebilir ve sorunun çözümü için daha yapıcı bir çözüm bulabilirsiniz. Böylece olayı karmaşıklaştırmadan kolayca çözüme ulaştırabiliriz. 10’a kadar saymak sizi sakinleştirmez ise sakinleşmek için biraz daha zaman ayırabilir ve sonrasında konuya geri dönebilirsiniz. Sinirliyken söylediğiniz sözler ve davranışlar kalıcı hasarlara neden olabilir. Bu sebeple öncesinde sakinleşmeli, fikirlerimizi sakinleştikten sonra dile getirmeliyiz.
  • Bir diğer yöntem ise kısa bir süre de olsa kendinizi karşınızdaki kişi yerine koymak olabilir. Örneğin sorun yaşadığınız kişiyle konuşurken cümlenizi “Tabi ki bu kolay olmayabilir” diye bitirebilirsiniz. Örneğin; Evet oğlum/ kızım, hiç söz dinlemiyor. Okul koşulları ve sosyal baskılarla başa çıkmak kolay olmasa gerek.
  • Empati kurmak, karşı tarafın kabul edilemez davranışını örtmek veya mazur görmek için değildir. Bunun amacı insanların sergilemiş oldukları davranışları kendi sorunlarını çözmek için sergilediklerini kendimize hatırlatmaktır. Bizler makul ve saygılı olduğumuz müddetçe kişilerin sözleri bizlerden çok kendilerini bağlayacaktır. Olayları kişiselleştirmezsek durumu objektif olarak değerlendirebilir ve farklı çözüm yolları üretebiliriz.
  • Öngörü, bir olayın olacağını ve sonuçlarını ön görmek ve ona göre davranış sergilemek, karşınızdaki uyumsuz kişiyi bastırmanızda kullanabileceğiniz önemli bir yetenektir. Etkili bir ifade karşınızdaki kişiye durması gerektiği yeri hatırlatacak ve saygısızca davranmasını engelleyecektir.

5. Sıkıntıdan uzaklaşma yeteneği 

Hayatın her zaman kolay olamadığını hepimiz biliyoruz. Nasıl bir yol izleyeceğimizi düşünür, hisseder ve harekete geçeriz. Hayatın zorlu koşulları, umudumuzu kırabilir, iyimserliklerimizi hayal kırıklığına uğratabilir ve zafer planlarımızı yenilgiyle sonuçlandırmamıza neden olabilir. Bu gibi karşılaştığımız her zor koşula kendimize bir soru sormalıyız:
  • “Bu olaydaki ders nedir?”
  • “Bu deneyimden nasıl bir ders çıkartabilirim?”
  • “Şimdi benim için ne daha önemli?”
  • “Her zamankinden farklı düşünecek olursam, daha iyi cevaplar, çözümler bulabilir miyim?”
Bunun gibi sorularımızın kalitesi yükseldikçe alacağımız cevaplar da bizi sonuca çok daha çabuk ulaştıracaktır. Karşılaştığımız durumun üstesinden gelmemize yardımcı olacak her bakış açısı bizi sorunun içerisinden çıkartacaktır. Genel olarak düşünce ve bakış açımızı ‘çözüm odaklı’ yapabilirsek, sorun girdabından çıkabilir ve mutlu hayatımıza devam edebiliriz.

6. İlişkilerimizde duygularımızı ifade edebilme yeteneği

Çiftler için duygularını karşı tarafa doğru şekilde ifade edebilme yeteneği, ilişkinin devamlılığını ciddi oranda etkiler. Samimi duygularınızı karşı tarafa ne kadar doğru iletirseniz, karşı taraf da aynı samimiyetle size geri bildirim yapabilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder