Anne olmak ve bebeğini kucağına almak her anne adayının sabırsızlıkla beklediği bir andır.  Ancak anne adayları doğum ile ilgili bir takım şüpheler ve korkular yaşarlar. Anne adaylarını normal doğum ile ilgili bilgilendiren Özel Medline Aydın Hastanesi’nden Dr. Kamil Kurt, normal doğumun bir annenin yaşayabileceği en güzel mucize olduğunu da ekliyor.
 
Tamamen fizyolojik bir süreç olan normal doğum; gebeliğin 38-42 haftaları arasında kendiliğinden başlayan sancılar ile başı önde olan bebeğin kendisine ve annesine zarar vermeden vagina yoluyla anne bedeninden ayrılmasıdır. Vaginal doğumların yüzde 96’sı baş geliş ile olmaktadır. Baş geliş dışındaki tüm gelişler normal doğum değildir. 
 
Anne normal doğum sonrası birkaç saat içinde günlük aktivitelerine başlayabilir, istediği her şeyi yiyebilir, bebeğinin bakımlarını yapabilir ve bebeğini emzirebilir. Annenin anatomisine daha saygılı ve daha az travmatik bir işlem olan normal doğumda hastanede kalış süreci daha kısadır. Doğum sonrası iyileşme süreci ve normal yaşama başlama süreci kısa olduğu için normal doğum daha ekonomiktir. Anne rahminin kasılmasını sağlayan oksitosin hormonu anne sütünün gelmesini kolaylaştırır. Normal doğum bebek açısından da avantajlıdır. Anne karnında su içinde yüzen bebeğin akciğerleri su ile doludur. Normal doğum sırasında sıkışıp büzülen bebeğin akciğerleri içindeki sıvıyı dışarı atarak soluk alıp vermeye hazırlıklı olur. Anne ve bebek arasındaki duygusal bağ daha kısa sürede oluşur.
 
Normal doğum ile ilgili anneleri korkutan en büyük sebeplerin başında; anne adaylarının bilgi eksikliği ve anlatılan abartılı doğum hikâyeleri yer alır. Bunun yanı sıra normal doğumun da bir takım dezavantajları vardır. Bunlardan en biri; önceden doğum tarihini ve zamanını ayarlayamamaktır. Doğum her hangi bir gün günün herhangi bir saatinde başlayabilir. Ya doğumum başladığında profesyonel yardım alamazsam endişesi anne adaylarını korkutur ve sezaryen ile doğuma yöneltir. Bu sorun günün herhangi bir saatinde ulaşabileceği profesyonel yardım garantisi verilerek aşılabilir. İkinci önemli neden ise anne adaylarına anlatılan abartılı doğum sancılarıdır. Günümüzde analjezi alanında gelişen ilerlemeler ve epidural anestezi konusunda artan tecrübeler ile anne adayları normal doğumun mucizevi tadını ve bebeklerinin eşsiz kokularını doyasıya yaşarken doğumun nahoş olan sancı ve ağrı duyusunu hissederler.
 
Sezaryen, annenin karın ön duvarı ve rahim ön duvarının kesilerek bebeğe ulaşılması ve bu yolla bebeğin anne vücudu dışına alınmasıdır. Sezaryen ile doğum bir alternatif doğum şekli değildir. Anne ve veya bebekle ilgili bir problemin varlığında doğumun bir an önce gerçekleşmesi için başvurulan bir acil doğum şeklidir. Burada dikkat edilecek husus normal doğumun annenin sağlığını tehlikeye atması ve bebeğin doğum kanalından geçişinin imkânsız olması veya bebeğe zarar vermesidir. Son yıllarda doktorların kendilerine olan güvenlerinin artması özellikle hastane ve ameliyathane koşullarının iyileşmesi ve anestezi tekniklerindeki ilerleme belli bir tıbbi sebep olmasa da anne adayları normal doğum yerine sezaryenle doğumu tercih etmeye başlamışlardır. Tıbbi bir neden yokken yapılan sezaryen kararı vermek kanaatimizce pek doğru yaklaşım olmaz.
 
Sezaryen ile gerçekleşen doğum sonrasında annenin hastanede kalış süresi ve ameliyat sonrası iyileşme zamanı uzar ve bu da maliyetin artmasına sebep olur. Aynı zamanda annenin iyileşme süreci uzun olduğu için bebeği ile ilgilenmesi ve onu emzirmesi de daha zor olur.
 
Bütün bu anlatılanlar göz önüne alındığında gebeliğin ilk gününden itibaren anne adayları normal doğum hakkında bilgilendirilmesi ve normal doğum için cesaretlendirilmeleri gerektiğini belirten Özel Medline Aydın Hastanesi’nden Dr. Kamil Kurt,  tıbbi bir zorunluluk olmadığı sürece sezaryen ile doğumun tercih edilmemesi gerektiğini de ifade ediyor.