Emzirmenin hem anne hem de bebek açısından faydaları saymakla bitmiyor. Anne bebek arasında özel bir ilişkiye dönüşen emzirme, ilk 6 aydan sonra ek besine başlanmasıyla ve büyümeye yaptığı etkiyle daha da kuvvetleniyor.
Liv Hospital Yenidoğan ve Çocuk Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnihal Şarman “Son 20 senede tekrar emzirmeye ve bebeklerimizi anne sütüyle büyütmeye yöneldik. Aslında emzirme anne ile bebek arasında tamamen doğaçlama gelişmesi gereken bir süreç. Bebeği eğitmek için ‘saatli emzirmek’ doğru değil. Ayrıca bebeğini emziren annenin parfüm sürmesi anne sütünün ve annenin ten kokusunu engelliyor ” diyor.
Emzirmenin yönetmeni bebek olmalı
Sağlık problemi olmadıkça emzirmenin yönetmeni bebek olmalı. Yani bebek istediği süre boyunca ve istediği dozda annesinin memesini emebilmeli. Emzirme süreci anne ve bebeğe kaldığında, bu konunun kendiliğinden çözümlendiğini, yoluna girdiğini görüyoruz.
Emziren anne parfüm sürmesin
Anne sütünün ve annenin ten kokusunun önemi, değişik yöntemlerle hem hayvan hem de insan davranışları gözlemlenerek araştırılmış. Değişik sonuçlar ortaya çıkmış: Yenidoğan bir bebek sadece mamayla beslense bile anne sütü koklatıldığında ona çok daha fazla ilgi duyuyor. Bebekler emziren ve emzirmeyen kadınlardan alınan ten sürüntüleri koklatıldığında emziren annelerin kokularını tercih ediyorlar. Tavşan yavrularında bu erken dönemdeki koku duyarlılığı haftalar içinde azalıyor. Tüm bu bilimsel veriler doğar doğmaz bebeklerin annelerinin tenlerine yerleştirilmelerinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Emziren annenin tenindeki doğal çekici kokuların kaybolmaması için anneler parfüm sürmemeli ve emzirme öncesi memelerini silerek süt kokusunu almamalılar. Emziren annenin günde bir kere duş yapması yeterli.
Bebeği eğitmek için ‘saatli emzirmek’ doğru değil
Yenidoğan bebekler, son derece muhtaçtır ve en gelişmiş duyuları da temastır. Bunu en iyi giderebilecekleri anlar ise annelerinin kokusunu aldıkları emzirme seanslarıdır. Bebekleri sürekli bir programa sokma telaşı içindeyiz. Oysa bu durum oluşması gereken doğal süreçleri bozuyor. Örneğin 'Bebeği yerinde bırakalım, kendi yerini bilsin' diyoruz. Ancak bebekler, buna karşı çıkıyorlar. Çünkü onların doğal gelişim süreçlerinde özellikle ilk aylarda bol bol temas var. Bebekler ancak üç aydan sonra sosyal temasa geçiyorlar, kendi kendilerine 5-10 dakika oynuyorlar, sonra küçük bağırışlarla yanlarına annelerini çağırıyorlar. Çünkü yalnızlığa katlanamıyorlar.
Bebek ağlayarak annesini çağırdığında aslında ne diyor?
Bebeğin annesini yanına çağırarak aslında anlatmak istediği şu: 'Ben de varım. Bakın beynim nasıl hızla gelişiyor! Anneciğim senin kokun, temasın, sütün bana çok lazım!' Çünkü ağlayan bebek kucaklandığında susuyor, hele aç olup emzirilirse bir ‘süt sarhoşluğu’ içinde uyuyor. Annenin emzirme ve ten teması yapması ve bebeğiyle 'annece' konuşması çok önemli. İnişli-çıkışlı vurguları olan bu konuşmaların, sık sık yapılması gerekiyor. Genç anneler, bu konuşmayı saçma bulsalar da bu tarz konuşmalar bebeği dinlemeye yöneltiyor, bebek de kendi bebekçe dilini kullanarak annesiyle konuşmaya çalışıyor.
Emen bebekler geceleri daha sık mı uyanıyor?
Anne sütüyle beslenen ve büyümesi iyi giden bebekler ilk haftalarında geceleri de gündüz gibi 2-3 saatte bir emmek isterler. İkinci aylarına doğru ‘gece uyku kıyakları’ başlar. Giderek uzayan saatlerle gece uykularının süresi artar. Ancak her dönemde farklılıklar gösterebilirler. Örneğin dokuz aylık bebekler geceleri daha sık uyanır, annelerini daha fazla yanlarında görmek, emmek isterler. Adeta çevrelerini kontrol ederek 'En güvendiğim insanlar yanımda mı?' diye bakınırlar. Önceki aylara göre beyinleri daha iyi çalışır. Anne ya da babalarını yanlarında bulurlarsa korkularını yenip huzurlu olurlar. Çocuk büyüdükçe zaten anne babasını istemez olur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder