İlkokuldan itibaren başlayan rekabet, çocukların psikolojisini olumsuz etkiliyor. Sınav stresiyle birlikte arkadaşlarıyla karşılaştırılması çocuğu yalnızlığa itiyor. Çocuklarımızı bu ortamdan çıkarma yolunda en büyük görev anne-babalar ve öğretmenlere düşüyor
İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Psikolog Ceyda Eke, konu hakkında  bilgi verdi:
 
“Rekabet, çocukların öğrenmenin güzel bir şey olduğunu fark etmelerini engelliyor ya da güçleştiriyor. Çocuk, öğrendiklerine değil, ötekilerin neler yaptığına bakıyor, eğer ötekine benzemiyorsa kaygı duyuyor ya da suçluluk hissediyor ötekisi kadar çalışamadığında. Kendini   yetersiz ya da başarısız buluyor. Arkadaşlık değil rakip olmak sıklıkla ön plana çıkarıldığında yalnızlık ve üzüntü hissediyor. 
Eğer öğretmeni ya da ailesi de onun öğrenmesiyle ilgili olumsuz yorumlar yapmaya başlarsa, çocuğu ‘motive’ etmek için sürekli ötekilerin neler yaptığını vurgularlarsa işler iyice sarpa sarıyor. Çünkü yaşamdaki güçlükleri aşmak için çocukların başa çıkma becerilerinin geliştirilmesi ve bu fırsatları sunması için de öncelikle ailelere sonra öğretmenlere ve sosyal çevrelerine ihtiyaç var. Aileler çok kaygılı olabiliyor, onlara iyi bir gelecek hazırlamak için çocuklarına destek olmak yerine baskı yapmaya başlıyorlar:  “Daha çabuk yap, daha hızlı öğren, daha çok yap”, “Yeterli değil, iyi değil, güzel değil, doğru değil” gibi. Bu da yetişmekte olan çocuğun hem kendine güvensiz, beceriksiz, yetersiz olduğuna inanmasına ve bununla beraber mutsuz, huzursuz olmasına ve sonuç olarak da öğrenmemesine, ders çalışmamasına yol açar.
 
Anahtar aileler ve   öğretmenlerde
Çocukları rekabetin olumsuz etkilerinden ve sınav kaygısından korumak için işin büyük bir kısmı ailelere sonra da öğretmenlere düşüyor. Her çocuğun öğrenme hızı, şekli ve yetenekleri farklı. Çocuklara daha okul öncesinden başlayıp okul hayatı boyunca devam eden ‘Bak komşunun kızı, teyzenin oğlu veya sıra arkadaşın’ gibi öteki çocukları ve yapabildiklerini göstermekten kaçınılmalılar. Bu motivasyon sağlamaz, sadece öfke yaratır çocukta. Çocuğunuzun geliştirmesini istediğiniz becerileri onlara kazandırmak için onun neyi iyi yaptığını veya nelerde zorlandığını bilmelisiniz. 
 
Kimse başarısız olmak istemez. Çocuklar öğrenmek için ilk önce çabalar, ama ilkinde istenen düzeyde olmayabilir. Çocuğun yaptığı kadarı takdir edilip bir sonraki adıma geçmesi için teşvik edilmelidir. Öğrenmenin aşamalı olduğu fark ettirildiğinde ve yaptığı takdir edildiğinde bir sonraki adımı başarmak için çocuk motive olacaktır. ‘Bu iyi ama şunlara dikkat etseydin daha iyi olurdu’ cümlesi yanlış. Çocuğunuza ‘ama’ ile ilgili bir cümle kuruyorsanız bunun  pozitif yanı yoktur, doğrusu  ‘Şu ana kadar öğrendiklerinle  çok iyi gidiyorsun’ demek ve  yeni hedefi göstermektir.”
 
Ne yapmalı?
* Hatalardan korkmamayı öğretin: Hatalar asla unutmayacağınız ve en iyi öğrendiklerinizdir. Onları deneyime çevirmeyi hedefleyin. 
* Oyun oynamasına zaman ayırın: Çocuklar: Oynarken hem rahatlamayı hem de sıkıntılarla başa çıkma yolları keşfeder. Oynarken öğrenmeye devam ettiklerini unutmayın, boşa zaman harcadıklarını düşünmeyin. Dikkatini korumayı, sorun çözmeyi, soyutlamayı, neden-sonuç ilişkisi kurmayı, kavramları... Çocuğunuzun yaşına uygun sınırlar koyarak oyuna da mutlaka zaman ayırmalarını sağlayın.
* Yardım istemenin iyi bir davranış olduğunu öğretin: Her şeyi kendi başına yapamayabileceğini, destek istemenin olumsuz bir şey olmadığını fark ettirin ona. Ancak destek olunacak diye çocuğun başından kalkmamak doğru değil.
* Kendilerini kötü hissettiklerinde onlara eşlik edin: Bu duygusunun üstesinden gelmek için ne yapıyor olmanın ona iyi geleceği konuşup uygulayabilirsiniz.
* Onları yarıştıran ebeveynler olmaktan kaçının:  Çocuklarınızı desteklerken sadece not ve sınavları   hedef almak çok yanlış. Akademik notlar kadar sosyal ilişkilerini geliştirmesi ve becerileri öğrenmesi, diğer alanlardaki performansları da desteklenmeli ve başarının bunların bir bütünü olduğu gösterilmelidir.