Bebek ve çocuk cilt bakımında kullanılan ürünlerin özenle seçilmesi gerekir. Temel olarak bir ürünün, tahriş veya alerji yoluyla egzama gelişimine neden olmaması, deriden emildiğinde toksik etkilere yol açmaması hedeflenmeli.
Amerikan Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Dr. Deniz Akkaya, bebek ve çocuk ürünlerindeki tehlikeler hakkında uyarıda bulundu: “Birçok ülkede kozmetik ürünler, belirli düzenlemeler çerçevesinde yoğun denetim ve testlere tabi tutulur. Böylece deriye uygulandığında, kansere yol açan veya oluşumunu kolaylaştıran, mutasyon yapan, üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkiler gösteren, toksik etkilere sahip bir maddenin, ürünlerin bileşimine eklenmesi engellenir. Ancak etiketlerin üzerindeki ‘dermatolojik olarak test edilmiştir’, ’koruyucu içermez’, ‘pH dengeli’, ‘doğal/organik’ gibi tabirler, maalesef her zaman bu ürünlerin, iddia edilen özellikleri taşıdığı anlamına gelmez.
Terimler kafa karıştırıyor
Doğal içerikli birçok madde, hassas bireylerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Aynı şekilde tahriş edici özellikteki bir madde, organik tarım yöntemleriyle üretilmiş olsa da, hâlâ tehlike saçabilir. Doğal/organik/biyolojik terimleri sadece, ürün bileşiminde kullanılan hammaddelerin, çeşitli sertifika sistemlerine uygun olarak üretildiğini ifade eder. Kozmetik ürünlerin tamamının, aslında kimyasal olduğu ve hatta kimyasal bileşimlerinde en yaygın kullanılan maddenin, yeryüzünün en doğal maddesi olan su olduğu gerçeği unutulmamalı.
Ayçiçek yağı daha faydalı
Doğal olduğu için tercih edilen zeytinyağı gibi oleik asit miktarı yüksek yağlar, bilinenin aksine bebek derisini tahriş edebilir, su kaybını artırabilir, nemlendirmek yerine daha çok kurutabilir. Badem ve fındık yağı, alerjiye, egzamaya neden olabilir. Nemlendirici olarak, güvenirliği kanıtlanmış ayçiçek yağı kullanılabilir. Linoleik asit bakımından zengin ayçiçek yağı, deriyi nemlendirmenin yanı sıra inflamasyonu baskılayıcı özellik gösterdiğinden, konak ve çocukluk çağı egzamasında da tercih edilebilir.
Parabenler: Meme kanseri gelişimine yol açabileceği öne sürüldü ancak bu iddia, çeşitli çalışmalarla çürütüldü. Yine de bebeklerde deriden emilim daha fazla olacağından, paraben içeren deri bakım ürünlerinden uzak durmakta fayda var.
Sulfatlar: Şampuan, sıvı sabun, duş jeli gibi ürünlerde, temizleme ve köpürmeyi sağlar. Güvenlidirler ve bilinen kanser yapıcı etkileri yok ancak hassas deriye sahip bireylerde tahriş edici özellik gösterebilirler.
Vazelin ve sıvı parafin: Ham petrolün damıtılmasıyla elde edilen bu ürünlere, mineral yağlar da denir. Bunlar, kişisel bakım ürünleri, kozmetikler ve hatta yiyeceklerde katkı maddesi olarak kullanılır. Deriye uygulandıklarında, tahriş edici veya alerjik etkilere yol açmazlar. Kapatıcı etkileri sayesinde nem kaybına engel olarak derinin nemli kalmasını sağlarlar. Açık yaralara uygulandığında tabaka oluşturarak, mikro-organizmaların deriye girişine engel olurlar. Yenidoğanlar da dahi güvenle kullanılabilirler. Piyasadaki pek çok bebek yağı, parfüm eklenmiş mineral yağlardır. Yutulduklarında emilmeden sindirim sisteminden geçerek dışkıyla atılır. Hatta bu etkileri nedeniyle kabızlık tedavisinde de kullanılır. Yani çocuğun parmağını emmesiyle bir miktar mineral yağı yutmuş olmasında sorun yok.
Ancak yüksek miktarda mineral yağın, sindirim sistemi yerine akciğerlere ulaşması sonucunda bir çeşit zatürre gelişebilir. Kapatıcı etkileri nedeniyle deriye bol miktarda uygulanmaları, çok terleyen bebek ve çocuklarda isilik oluşumunu tetikleyebilir.
Güneş koruyucuları
D vitamini sentezi üzerine olumsuz etkileri ve ‘fazla kimyasal’ içermeleriyle gündeme gelen güneşten koruyucu ürünler, kimyasal ve fiziksel koruyucular olarak ikiye ayrılabilir. Kimyasal koruyucular, deriden emilerek, emilen güneş ışınlarıyla reaksiyona girerek etki gösterir. Çocuklar için daha uygun olan, fiziksel koruyucularsa deriden emilmez.
Titanyum dioksit ve çinko oksit, fiziksel güneş filtreleridir. Bunlar deri üzerinde kalın ve beyaz bir tabaka oluşturur, güneş ışınlarının tümünü etrafa yansıtarak işlev görür. Gözlere kaçması veya yutulmasıyla ciddi bir sorun oluşturmaz. D vitamini sentezi için sadece yüz ve kolların açıkta kaldığı giysilerle, haftada üç kez, 10-15 dakika süreyle güneş altında kalmak yeterli.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder