Hisar Intercontinental Hospital Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşe Karaile göbek kordonu ile ilgili olası problemleri konuştuk…
 
Göbek kordonunun bebek ile plasenta arasında uzanan, ortasından kan damarları geçen hortuma benzer bir yapı olduğunu dile getiren Op. Dr. Kara; ‘Kordon, bebeğin anne karnındaki gelişimi süresince yaşamı için her türlü ihtiyacını karşılayan destek hattıdır. Göbek kordonu olmadan bebek canlılığını devam ettiremez. Gereksinim duyduğu besin maddeleri ve oksijen göbek kordonu ile bebeğe ulaşır. Atık maddeler de yine bu şekilde bebeğin vücudundan uzaklaştırılır. 
 
Kordon Dolanması:
Canlı doğumların %25’inde görülen kordonun anne karnındayken veya doğum sırasında bebeğin boynuna veya değişik bölgelerine dolanmasıdır. Genellikle ‘uzun kordon’ sorunu ile birlikte görülür ve göbek kordonuyla ilgili sorunlar arasında ilk sırada yer alır. Kordonun vücudun diğer organlarına dolanmasına ise % 1-2 oranında rastlanır. Kordon dolanması ancak bebeğin kalp atışlarında tehlikeli düşüşlere neden olduğunda ya da doğumun gecikmesine yol açtığında sezaryen için bir neden teşkil edebilir.
Diğer yandan, kordon iki ya da üç kez dolanmışsa bu bebeğin aşağıya inişiyle birlikte kordonun sıkışmasına ya da kan akımının durmasına neden olarak bebeğin hayatını sıkıntıya sokabilir. Detaylı bir ultrasonla bazen ilk üç ayda da anlaşılabilse de genellikle gebeliğin son üç ayında fark edilir. En çok da doğum eylemi sırasında anlaşılabilen bu sorun; bebek doğum kanalında ilerlerken, doğum ağrılarıyla, kasılmalarla birlikte bebeğin kalp atışlarında azalmaya neden olabilir. Ancak bu durum çoğunlukla bebekte kalıcı bir hasara yol açmaz.
 
Kordon Düğümlenmesi 
Göbek kordonunu, boşlukta sıvı içerisinde sallanan elastik bir boru gibi hareket eder. Bebeğin hareketiyle bu kordonun herhangi bir yerinden düğümlenmesi “kordonda gerçek düğüm” olarak adlandırılır. Bazı bebekler göbek kordonlarında gerçek bir düğüm ile doğabilir. Ortalama %1 oranında rastlanan bu durumda, kordondaki kan akımının azalması bebeğin yaşamını tehlikeye sokabilir.
Bir de “kordonda yalancı düğüm” denen bir durum var ki; bu durum kordon içindeki damarların varis benzeri genişlemeleridir. Burada, kordon belirli bir bölgede o kadar çok kıvrılmış olur ki, adeta bir düğüm gibi görülür. Bunun nedeni damarlardan birinin daha uzun olmasıdır. Bu damar kendi boyunu kordonun boyuna uydurmak için kıvrılarak düğüm şeklinde bir görüntü alabilir. Yalancı düğümler genellikle bir sorun yaratmazken, kordonda gerçek düğüm %6’ya varan bebek kayıplarına neden olabilir. Özellikle tek amniotik kese içinde olan tek yumurta ikizlerinde gerçek düğümlere daha çok rastlanır. Gerçek düğümler çoğu zaman ultrasonda saptanamaz. Ultrason sırasında bebeğin kalp atım hızında azalma saptandığında, kordon düğümlenmesi olasılığı düşünülmekle beraber (kordonla ilgili diğer anomaliler de benzeri bulgulara neden olabildiği için) kesin tanı konamaz. Kesin tanı genelde doğum sırasında konulabilir. Buna rağmen ultrasonda kordonda düğüm olasılığı saptandığında, doğumun mutlaka sezaryenle gerçekleştirilmesi gerekir.
 
Kordon Sarkması
Doğumda su kesesi açıldığında kordonun bebekten daha önce dışarı çıkması durumuna kordon sarkması denir. %0.5 oranında karşımıza çıkan kordon sarkması en sık fetal geliş bozukluklarında görülür. Makat geliş ve yan geliş, önemli risk faktörleri arasında yer alır. Bu anomaliye erken doğumlarda ya da bebeğin çok küçük olduğu durumlarda daha sık rastlanır. Annenin çok doğum yapmış olması, çoğul gebelik, su kesesinin erken açılması, kordonun normalden uzun olması ya da amniyon sıvısının fazlalığı da risk yaratıcı faktörler arasında yer alır. Tanı muayene sırasında kordonun elle hissedilmesi ile ya da vajina dışında gözle görülmesi ile konur. Kordon sarktığında rahim kasılmaları ile birlikte kordondaki dolaşım bozularak bebeğin ölümüne yol açabilir. Durum anlaşıldığında bebek canlı ise derhal sezaryenle doğuma gidilmesi gerekir. 
 
Kordon Sıkışması
Göbek kordonunun bebeğin kol ve bacakları arasına ya da bebekle plasenta arasında sıkışması ve rahatça hareket edememesi, kordon sıkışması olarak adlandırılır. Çok sık görülen bu durum özellikle kordonun kısa, boyuna dolandığı ya da üzerinde gerçek düğüm olan olgularda daha sık görülür. Amniyon sıvısının az olması ya da bebeğin iri olması da kordon sıkışması açısından risk oluşturur. Bebeğin kalp atım hızı normalde dakikada 120-160 arasında değişir. Hızın dakikada 100 atımın altına düştüğü ve birkaç dakika içinde normale dönmediği durumlarda anne adayının sol yanına döndürülüp oksijen verilmesi gibi bazı önlemler almak gerekir. Genelde bebekler bu durumdan kolayca kurtulur. Ama yine de bebeği riske atmamak için sezaryen en uygun doğum yöntemi olarak görülür.
 
Kısa Kordon
Göbek kordonunun boyu 35 cm’den kısa ise “kordon kısalığı” söz konusu olur. Bu durum bebeğin doğum kanalına inişini engelleyebildiği gibi doğum kanalından geçişini de geciktirebilir. Kısa kordon, doğumun gecikmesine yol açarak bebeğin yaşamını tehlikeye sokabildiğinden çoğu doğumda acil sezaryene gidilir. Göbek kordonu kısalığı, ayrıca plasentanın erken ayrılmasına da neden olabilir ki; bu erken doğum riskini yükselttiği anlamına gelir.